Tarık DEMİR

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 7 Kasım 2016

 

Şehit Düştüğü Yer: Dersim Hozat Bölgesi’nin Çat Vadisi

 

Doğduğu Tarih:

 

Doğduğu Yer: İstanbul, Sarıgazi

 

Mezar Yeri: Dersim

 

 

 

7 Kasım 2016 tarihinde Dersim Hozat bölgesinin Çat Vadisi’nde DHKC İbrahim Erdoğan Kır Gerilla Birliği’ne bağlı bir grup gerillanın bulunduğu sığınak, oligarşinin faşist ordusu tarafından uçaklarla bombalandı. Tarık Demir yoldaşımız, bu bombardıman sırasında sığınakta bulunan gerillalardan biri olarak şehit düştü.

 

 

TARIK DEMİR (NİHAT)

 

"Zalimlerden elinizde, şapkanızla değil, silahla adalet isteyin.

Ve eviniz yıkılırsa yeniden yapın, tahılınız yakıldıysa yeniden ekin.

Çocuklarınız ölürse daha çok doğurun. Sizi ovalardan kovarlarsa dağlarda yaşayın ama yaşayın. Hep liderler arıyorsunuz, hatasız güçlü adamlar hiç yok, sadece sizin gibiler var, yaşarlar, değişirler, bırakırlar, ölürler. İşte aynen böyle..." Zapata

Halk çocuğuydu Tarık. Gazi mahallesinde büyümüş ve çocukluğundan itibaren ezen ezilen çelişkisini yaşamış hayatın zorluklarını görmüş, devrimcileri küçük yaşlardan itibaren tanımış bir gençti. Evin en büyük oğluydu annesine ve üç küçük kardeşine bakma yükümlülüğü vardı. Yoksullardı. Yoksulluk içinde aç kalarak yarı aç yarı tok yatarak büyümüştü. Yıllarca içinde yoksulluğa açlığa, bu adaletsiz sistemin kendisine karşı öfke biriktirdi. Adaletsizdi bu sistem. Kendisi kardeşleriyle aç kalırken birileri kendi sırtlarından doyuyordu. Okumayı çok severdi Tarık ama olmadı, okuyamadı. Eğitim de bu sistemde para ile alınıp satılıyordu. O bir halk çocuğuydu, yoksuldu, ayak takımıydı, onlar okumamalı, para babalarına ucuz iş gücü olmalıydı çocuk yaşlardan itibaren.

Düşünüyordu Tarık. Yaşadığı mahallede devrimci abileri ablaları vardı. Adalet arıyorlardı, insanca yaşam, eşitlik, sosyalizm diyorlardı. Düşünmeye başladıkça devrimci olmaya karar verdi. Bir abi bir evlat olarak ailesine sömürüsüz bir dünyadan daha fazla ne verebilirdi.

Kendi gibi çocuklar aç yoksul büyümesin diye bu sömürü sistemine karşı savaş açtı. Gerillaya katıldı. Eksikleri vardı, hiçbir zaman örgütlü çalışma yürütmemişti, zaafları vardı. Ancak Zapata’nın yukarıdaki şiirinde de ifade ettiği gibi yalvarmadı bu düzenin beylerine aman dilemedi, elinde şapkasıyla dilenmedi.

Savaşmak istiyordu bu noktada önüne çıkacak her türlü zorlukla mücadele etmeye hazırdı.

Gerillaya hazır olup olmadığı sorulduğunda cevabı çok netti.

“Gerilla olma konusunda en ufak bir tereddüdüm yok. En başta ne düşünüyorsam, hala o noktadayım. Kır gerillası olmak istedim ve böyle de kalmakta kararlıyım. Tüm zorluklarını bilerek bu talepte bulundum ve hala aynı noktadayım.

Hayalim Dersim'in tüm her yerinde gerilla birliklerimizin olması. Hep bunu hayal etmişimdir. Her yerinde düşmana vuran, onu adım atamaz hale getiren bir durumda olmamızı istemişimdir. Bu hayali gerçekleştirmek için savaşacağım.

Öncelikli hedefim birliğin yapacağı ilk eylemde yani varlığımızı duyuracağımız ilk eylemde yer almak.”

Yıllardır bırakmadığı sigarasını iddiasının kararlılığını kendisine göstermek için bir günde bırakmıştı, üstelik gerillada.

Komutanı bir yazısında Tarık için şunları yazıyordu: “Nihat da gelene kadar sigara içiyormuş ve hatta geldiğinde tek dal sigara vardı. Burada sigara içmeyeceğini belirtti. Neden dedik? Yasak olduğu için dedi. Kendisine sigara içmemesinin nedenini sadece yasak olduğu için değil; mantığını kavraması gerektiğini, Murat’ta olduğu gibi geniş bir şekilde anlattık. Cebindeki tek dal sigarayı kırıp attı. İçmeyeceğim, içim bu konuda rahat dedi.“

Feda ruhuyla adamıştı kendini gerillaya. Coşkulu, iddialıydı. Kendisiyle, doğayla ve düşmanla savaş için her an tetikteydi.

Halktı Tarık. Halk Çocuğuydu. Halk savaşı Tarıkları örgütlemektir. Yozlaşmaya, değersizleşmeye, yoksulluğa, çaresiz bıraktırılmaya karşı halkın kendi sorunları için adalet için örgütlenmesi ve savaşmasıdır.

Halk Çocuklarını Tarıklaştırmalıyız. Tüm sorunlarımızın çözümü devrimdedir, yoksulluk, çaresizlik kaderimiz değil herkes doysun açlık olmasın diye örgütlemeliyiz. Yoksulluğumuzdan, adaletsizliklerden Tarıklar çıkarmalıyız.

Tarık’ın anlatımına, Partiye, duygu ve düşüncelerini yazdığı yazıdan devam edelim:

Ben oturduğum mahallemde büyüdüğüm evimde yoksulluklar gördüm ve hala görmeye devam ediyoruz. Ve buna bütün insanlar şahit. Ama kaygıları doğrultusunda hareket ediyorlar. Bu insanlara birilerinin doğru olan yolu asıl düşmanı göstermemiz gerekiyor. Bunu yapacak olan da bizleriz.

Yani Parti-Cephemiz 46 yıldır nasıl ki Mahirlerden Dayılara, Niyazilere, Sinanlara ve daha nice yiğitlere bugün burada olmamıza sebep olanlara teşekkürler. İyi ki böyle değerleri yaratmışlar. Bizler de onların çizdiği bu yolda ilerliyoruz. Kurtuluşa kadar da gitmeye devam edeceğiz. Biz kavgayı onlardan öğrendik. Bizler de bizden sonraki gelecek kişilere öyle bir gelenek bırakmalıyız ki savaşa, mücadeleye dört elle sarılmalılar.

Şehitlerimiz nasıl ki bizler için kendi canlarını tereddütsüzce feda ettilerse, 7 yıl boyunca açlığa yattılarsa, hücrelerde bedenlerini ateşe vererek düşmanı nasıl beyinlerinden vurdularsa, bizler de kırlarda, şehirlerde bulunduğumuz her yerde düşmanın karşısında durup bozguna, yenilgilere uğratacak, hiç beklemediği, yapamazlar dediği yerlerine girmeliyiz. Girip de zafer kazanmalıyız ki 122'lerimizi, şehitlerimizi ve bütün adaletsiz kalmış halkımızı adalete, zafere doyurana kadar savaşmalıyız ve savaşacağız.

Bütün eylemlerde yer almak isterim. Eylemin türünün pek bir önemi yok benim için. Ben de kendi bedenimi adaletin namlusu, ateş topu olup, mermi olup, bomba olup beyinlerden vurmaya, adaletsiz bu dünyayı Türkiye'den sarsanların arasında olup hesap sormayı istiyorum. Gelecek nesle tertemiz bir yaşam bırakmak için kendimi feda etmeye hazırım.“ (Tarık-Nihat)

Halkın gerilla savaşı, vatanımızın bağımsızlığını, halkımızın özgürlüğünü getirecek. Bunun için savaşmaktan başka bir kurtuluş yolumuz yoktur. 

Anadolu halkları zalime ve zulme hiçbir zaman biat etmemiştir.

Anadolu halkları silahlarını ve özgürlük bayrağını, kuşaktan kuşağa devrederek, tüm zorbalara karşı savaşmış ve onurunu korumuştur. Bugün bu özgürlük bayrağı ve devredilen silahlar halk kurtuluş savaşçılarının ellerindedir. Tarıkların elindedir.

Halk savaşını kendi yoksulluklarını değiştirmek isteyen Tarıklarla yeneceğiz. Tarıklar değiştirecek bu çürümüş düzeni Tarıklar vuracak son darbeyi yozlaşmış bu düzene.

Tarıklar Umudumuzdur.

Tarıkları örgütleme iddiamız, iktidarı kazanma iddiamızdır. Halkın öfkesini ve özlemlerini örgütleyeceğiz. Özlemlerimizden ve öfkemizden, mahrum bırakıldıklarımızdan, hakkımız olanı alma azminden yepyeni bir dünya yaratacağız.

 

***

 

Tarık Demir’in 28.05.2015 Tarihinde Partiye Yazdığı Mektubu

 

Merhaba;

Öncelikle Partime bana bu görevi verdiği için teşekkür ederim. Yıllardır özlemini duyduğum yerde olmaktan, Dersim Dağlarında savaşmaktan dolayı çok mutluyum.

Partimin bana verdiği görevin sorumluluğunun farkındayım, o yüzden Partimin bana olan güvenini boşa çıkartmayacağıma, bir Cephe Gerillası nasıl olması gerekiyorsa öyle olacağıma söz veriyorum.

Bugün "silahlı mücadelenin bittiği" yaygaraları altında silahlı mücadeleyi tasfiye etmeye çalışanlara karşı, Kürt halkının geleceğini pazarlık yapanlara karşı, her gün insanlar katledilirken, tutuklanırken hala "barış"tan bahsedenlere karşı... Ellerinde silahlarıyla, eller yukarıda direnmeden teslim olanlara karşı, kaymak tabakayı korumak adına direnmemenin teorisini yapanlara karşı... Bugün silahlı mücadele ve silahlı mücadeleyi büyütmek, yaymak önemli bir yerde duruyor. O yüzden isyan ateşini bu kez dağlarda yakmanın önemi ortada ve ben de bunu bilerek hareket edeceğim.

Hayatta iyiye, güzele dair ne varsa, insanı insan yapan değerlerin hepsini, sevgiyi, vefayı, bağlılığı, saflığı, temizliği, değer vermeyi... Tüm her şeyi gerçek anlamda Partimden öğrendim. Partim iyiye güzele dair ne varsa onun temsilcisidir, gelecek güzel günlerin habercisi, halkımızın umudu, yarınıdır. Bu kokuşmuş düzeni yıkacak, alaşağı edecek, tarihin çöp tenekesine gönderecek tek güçtür. Bu bayrağın altında yaşamaktan, savaşmaktan dolayı mutluyum.

Her zaman Dersim Dağlarında bir gerilla olmayı istemişimdir. Bunda Dersim'li olmamın yanında Dersim'de şehit düşen gerillaların anlatımını sürekli dinlemiş olmamın etkisi büyük. Dağlara her zaman ayrı bir sevgim, arzum olmuştur. Daha önce bulunduğum, çalışma yaptığım yerlerde, Kemal Askeri'yi, Mürsel Göleli'yi, Yalçın Çakmak'ı, Nihat Kaya'yı, Ahmet Güder'i sürekli anlatırlardı, onların yaşamlarını, gerillalarımızın nasıl yaşadıklarını, nasıl örnek olduklarını anlatırlardı. Tüm bunlar benim gerillaya ayrı bir sempati duymamı sağlamıştır. Bunların yanında şehidimiz Berkan Abatay'ı da anmadan geçemem, çünkü ilk tanıştığım dönemlerde Berkan Abatay'ın kendi ağzından yazılmış hayatını okuduğumda çok etkilenmiştim ve devrimcilik yapmamda büyük payı vardır. Çaytaşı Şetlerinin, Onikilerin, Emirgan Şehitlerinin, Dersim Dağlarını adımlayanların, kanlarını akıtanların, elde silah savaşanların, direnenlerin ve tüm şehitlerimizin yaktığı isyan ateşini sürdürmek, onlara layık olmak boynumuzun borcudur.

Şehit düşersem doğduğum, büyüdüğüm mahallemde Sarıgazi'de bulunan ve şehitlerimizin de olduğu iki mezarlıktan birinde gömülmek istiyorum. Eğer Sarıgazi'deki mezarlıkların ikisinde de yer bulunamazsa Gazi'de şehitlerimizin yanına gömülmek istiyorum.

Yoldaşlarıma, halkıma selamlarımı, onları çok sevdiğimi söyleyin. Herkesi sıkıca kucaklıyorum.

Saygı ve Sevgilerimle.

YAŞASIN HALKIN ADALETİ

YAŞASIN ÖNDERİMİZ DURSUN KARATAŞ

YAŞASIN DEVRİMCİ HALK KURTULUŞ CEPHESİ

 

***

 

Tarık Demir’in Ailesine mektubu:

 

Merhaba;

Özlem ve hasretle sıkıca kucaklıyorum, anne ve babamın ellerinden öpüyorum... Öncelikle hepinizi çok sevdiğimi bilmenizi isterim.

Siz bu mektubu okuduğunuzda ben aranızda olmayacağım ama bu ayrılık fiziki bir ayrılık olacak, ben yine, her zaman sizin yanınızda olacağım o yüzden üzülmeyin. Yanınıza gelen yoldaşlarımla birlikte ben de gelmiş olacağım, onlara kapınızı her zaman açık tutun, gelenleri oğlunuz, kızınız, kardeşiniz gibi görün. Kapınıza gelen yoldaşlarımın benden bir farkı yok, karşınızda duran kişi kendi oğlunuzdur, bunu unutmayın.

Bugün bu çürümüş düzene karşı savaşmaktan, mücadele etmekten başka yol, başka bir çözüm yok. Bugün en ufak bir hak arama eylemine azgınca saldırıyor, insanlar gaza boğuluyor, TOMA’larla su sıkılıyor. On beş yaşında ki çocuklarımız katil polislerin attığı gaz bombalarıyla katlediliyor, katiller korunuyor. İnsanlar açlıktan ölürken birileri zenginliklerine zenginlik katıyor. Ya benden yanasın ya da karşımdasın denilerek insanlar baskı altına alınıyor, tutuklanıyor. Birileri kendilerine saraylar yaptırarak yaşarken, halkın gecekondusu başına yıkılmak isteniyor... Ve bunlar gibi onlarca şey yaşanıyor. Pir Sultan'ın dediği gibi "bozuk düzende sağlam çark olmaz", işte biz de bu bozuk düzeni yıkmak için savaşıyoruz, ölüyoruz.

Üzülmeyin oğlunuz haklı bir dava için mücadele ederken şehit düştü. Ölümümün tek sorumlusu bu düzen, bu devlettir. Öfkenizi bu çürümüş düzene ve onun devletine yönlendirin.

Cenazem Parti-Cephe geleneklerine göre olacaktır, cenazemle ile ilgili ne yapmanız gerektiğini yoldaşlarım size söyleyecektir.

Kendinize çok iyi bakın. Hepinizi ayrı ayrı özlem ve hasretle sıkıca kucaklıyorum, anne ve babamın ellerinden öpüyorum. Sizi çok seviyorum.

Sevgi ve Selamlarımla

Oğlunuz

28.05.2015

  

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...

 

Yoldaşları, yakınları Tarık Demir’i Anlatıyor:

 

Geri